Sayfalar

29 Ağustos 2010 Pazar

Süsleme Suç(mu)dur?

Takı ile ilgilenen herkesin süslemenin suç olduğu fikrini,en azından takıyla tanışıklığın başlangıcında (sonradan yıkılacak) bir ilke olarak benimsemesi bir öğrenme yaklaşımı olarak doğru olur sanırım. Zira biçim arayışı adına öğretilen yegane yaklaşımın "S" ler "yapmak" olarak özetlenebileceği eğitim yaklaşımlarına tanık oldum. Bu yaklaşımın daha en baştan kişiyi süslemeye götürmesi kaçınılmaz...(Bakınız; gereksiz tarama:) Süsleme nedir, peki? Takı = süs olarak algılanacaksa takı tasarımı = süsleme algısı da bir o kadar kaçınılmaz olur. Metal filizlerini bile bitkisel, kıvrımlı hale getirmiş olan Art Nouveau'nun süslemecilikten ibaret olduğu söylenebilir mi?

Lalique'in kuşları, bitkileri son derece gerçekçi bir şekilde ve değerli taşlar kullanarak yansıttığı takılarına baktığımızda Doğa'ya öykünme değil, doğanın bir sanatçı tarafından nasıl algılandığını görürüz. Tıpkı bir ressamın resmini yaparken geçtiği süreç gibi. "Özgün" dediğimiz eserler de bunlar değil mi zaten. Doğaya ya da birşeylere benzetme çabası, birisi, birşey gibi olma, yapma çabası ise ancak süslemeciliğe varabiliyor. En fazla bize "özgü" bir süslemeciliğe...Süsleme; biçime yönelik bir işlem değil, benze(t)me çabasına varan bir zihinsel durum sanki...Farklı takı tasarımcılarının elinden çıkan İstanbul koleksiyonlarına illaki dahil edilen Galata Kulesi yüzüğünün, minyatür bir Galata Kulesinin tıpkısına götürecek bir benzetme çabası...